İçeriğe geç

Tufana kapılmak ne demek ?

“Tufana kapılmak”, aklın dümeni bırakıp duygunun dalgalarına teslim olmaktır; çoğu zaman romantikleştirilmiş bir kaçış, sorumluluğu geciktiren bir mazeret.

Tufana Kapılmak Ne Demek? – Kalabalığın Dalgasında Kaybolmanın Eleştirisi

Bugün cesur bir cümle kurmak istiyorum: “Tufana kapılmak” masum bir deyim değil, düşünsel tembelliği cilalayan bir kılıf. Toplumsal öfke yükselince, sosyal medyada konu başlıkları fırtına gibi esince, haber akışları sel olup üzerimize çökünce, “tufana kapıldım” demek çoğu kez hem bireysel hem kolektif sorumluluğu rafa kaldırmanın en kolay yolu. Peki gerçekten neye kapılıyoruz; suya mı, duyguya mı, yoksa manipüle edilmiş algımıza mı?

Deyimin Romantizmi: Kahramanlık Masalı mı, Sorumluluktan Kaçış mı?

“Tufan” kelimesi büyük, destansı ve kaçınılmaz bir gücü çağrıştırır. Deyimin çekiciliği tam da buradan gelir: Kişiyi bir anda pasif tanığa çevirir, sanki kararlarımız değil de kaderimiz bizi sürüklemiştir. Bu romantizm sorunlu; çünkü aklımızın direksiyonunu bir “doğa olayı”na devreder. Oysa çoğu toplumsal tufan ıslak değil, dijitaldir: Trend listeleri, linç dalgaları, yanlış bilgi selleri ve yankı odaları. “Tufana kapıldım” dediğimizde, aslında şunu söyleriz: “Durup düşünmedim.” Bu, dramatik ama dürüst bir itiraf. Fakat itirafın şairane oluşu hesabı hafifletmez.

Dilin Çerçevesi: Tufan Retoriği Nasıl Çalışır?

Siyasetten reklama kadar pek çok alanda tufan retoriği sıkça kullanılır. “Kaçınılmaz dalga”, “herkesi içine çeken akım” gibi ifadeler, alternatifleri görünmez kılar. Böylece karmaşık bir mesele iki renge indirgenir: kapılmak ya da boğulmak. Bu siyah-beyaz çerçeve, karar kalitesini düşürür. Tufan metaforu, ölçülü eleştiriyi zayıflatır, çünkü tufanda kimsenin konuşacak nefesi kalmaz; sadece yüzmeye çalışır. Sizce de bu, tartışmayı kazanmak için ortamı boğmanın bir yolu değil mi?

Bilişsel Tuzaklar: Tetiklenme, Erişilebilirlik ve Sürü Psikolojisi

Tufana kapılmanın arkasında, bilimsel olarak tanımlanmış bilişsel önyargılar vardır. “Erişilebilirlik sezgisi” (availability bias) dramatik örnekleri abartır; manşetlerde gördüğümüz birkaç olay, gerçeğin tamamı zannedilir. “Grup düşünmesi” (groupthink) bağımsız muhakemeyi siler; zira kalabalığın ritmi, aklın ritmini bastırır. “Çerçeveleme etkisi” (framing) aynı veriyi farklı anlatılarla bambaşka hissettirebilir. Tufan metaforu bu üçlüyü tek cümlede birleştirir: Hız, gürültü ve kaçınılmazlık.

Peki “Tufana kapılmak ne demek?” diye sorulduğunda verilecek en dürüst yanıt belki de şudur: “Kanıtların yerini hızın, bağlamın yerini başlığın, sabrın yerini duygusal tetiklenmenin aldığı an.” Bu anda paylaştığımız bir gönderi, yorumladığımız bir haber, destek verdiğimiz bir kampanya bile etkisini katlar; çünkü tufanlar yalnız akıştan değil, tek tek damlalardan doğar.

Tufanın Kayıp Hanesi: Neleri Görmezden Geliyoruz?

Önce ölçeyi kaybediyoruz: Büyük sayılar, büyük duygular ve büyük söylemler, küçük ama kritik ayrıntıları yutuyor. Sonra bağlamı kaybediyoruz: Bir ekran görüntüsü, yılların emeğini yaftalayan bir kanıta dönüşebiliyor. Ardından ilişkiyi kaybediyoruz: İnsanı silip profili yargılıyoruz. En sonunda sorumluluğu kaybediyoruz: “Herkes yapıyordu” cümlesi, hesap vermeyi buharlaştırıyor. Kaba bir gerçek var: Tufana kapılmak, aklımıza değil coşkumuza yatırım yapar; uzun vadede güveni aşındırır.

Karşı Akım Rehberi: Sinyal Arayanlar İçin 6 İlke

  • Yavaşla: Hız, hatayı kutsar. Bir dakikalık gecikme, bir haftalık pişmanlığı önleyebilir.
  • Kaynak zinciri kur: Başlığı değil, ilk veriyi ara; aracıları say, çıkarılabilir mi bak.
  • Bağlam sor: Tarih nedir? Örnek temsilî mi uç mu? Karşı örnek var mı?
  • Duygu denetimi yap: Öfke ve hayranlık eşit derecede körleştirir.
  • Az konuş, çok ölç: Metrik? Ölçek? Karşılaştırma? Yoksa sadece alkış?
  • Sorumluluk yazılı olsun: Paylaşmadan önce “Neden paylaşıyorum?” sorusunu bir cümleyle cevapla.

Provokatif Sorular: Tufanın İçinden Kim Kazançlı Çıkıyor?

Bir akım aniden büyüdüğünde, kim görünür oluyor, kim görünmezleşiyor? Tufan söylemi hangi kurumu sorudan muaf tutuyor? Duygusal yoğunluk azalınca argüman hâlâ ayakta kalıyor mu? Sizin paylaştığınız içerik, tartışmayı aydınlattı mı, yoksa sadece ses düzeyini mi artırdı? Bir meselede “tufan” yoksa, adalet de yok mu?

Sonuç: Dalgayı İzle, Ama Dümeni Bırakma

“Tufana kapılmak ne demek?” sorusunun cevabını yeniden yazmanın zamanı geldi: Bu, kaçınılmaz olana teslimiyet değil; kaçınılabilir hatalara davetiyedir. Büyük akışları inkâr etmeden, duyguyu veriyle, hızla birlikte ihtiyatı dengelemek mümkündür. Kalabalığın ritmi sizi çağırdığında, bir an için durup şunu düşünün: “Ben bu dalgada yüzüyor muyum, yoksa sadece sürükleniyor muyum?” Cevabınız davranışınızı belirler. Hadi tartışalım: Sizce hangi güncel örnekler “tufan”ın romantizmini kırıyor, hangileri ise hâlâ bizi savunmasız bırakıyor?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
prop money